Günün bitmesine az bir zaman kalmıştı. Ege'yi Marmara'dan ayıran küçük bir sahil kasabasında denize karşı oturuyordum. Yaz sicakliginı yavaş yavaş yerini eylülün serinligine bırakıyordu. Sandalyeme oturmuş güneşin batısı eşliğinde dergilerimden birini karıştırmaya başlamıştım.
Dünyanın bütün dertlerini, sıkıntılarını arkama atmış tek derdim sanki güneşin biraz daha yavaş kaybolmasiydi gökyüzünden..
Kimsesiz bu körfezde kıyıya vuran dalgaların herbiri farklı renkteydi. Bunu farketmek için dalgaların şarkısını duymak, onlara eşlik etmemiz gerekiyordu.
Bir anda denizin ortasında bir tekne olduğunu farkettim. Küçük dalgalara rağmen yerinden kıpırdamadan duruyordu.
O küçük tekneye bakarken deniz kızı masalı içinde hayal ettim kendimi birden. O tekneden genç prens çıkacak küçük deniz kızı ona aşık olacak, her geçen gün aşkı daha çok büyüyecek, büyütecek artık onu uzaktan izlemek yetmetecekti. Hergün biraz daha yanında olmak isteyecekti. Bunun içinse bir fedakarlık yapması gerekecekti. Fedakarlık ve aşkın sonunda masalı mutlu bir aşk ile mi yoksa büyük bir hayal kırıklığı ile mi bitmesi gerekir diye düşünürken omuzuma sıcak bir elin dokunuşu ile bu ikilemden birden çıkıverdi m.
Elindeki kahveleri masaya koyup yanıma oturdu. Saçlarında ellerini gezdirirken ''Merak etme bizim hikayemiz hep mutlu olacak" diye mırıldandı..
Konuşmadan bile anlaştığını z birinin sizi mutsuz etmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki?
Güneş tamamen gök yüzünden kaybolmuş, eylül gelişini daha çok belli etmişti. Küçük deniz kızı prensiyle mutlu oldumu bilemem. Ama emin oldugum birsey var. Herkes bir yerde kendi hikayesini yazıyor. Biraz aşk biraz hüzün ile ..
fotograf http://www.fotografturk.com/dikili-gun-batimi-p323220 alintidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder